Gelişim
Yapısal artışı dile getiren “büyüme”, bedende gerçekleşen sayısal, nicel değişiklikleri içermektedir. Kilo, boy artışı gibi.. Çocuk, yalnızca fiziksel olarak büyümekle kalmaz; aynı zamanda, beyniyle, iç organlarının yapı ve büyüklüğünde de değişmeler olur. Beyin gelişimi sonucu, çocukta giderek artan bir öğrenme, anımsama ve muhakeme yeteneği oluşur. Böylelikle, fiziksel büyümeye koşut olarak çocuk, zihinsel olarak da gelişir. Gelişme, değişikliklerin niceliği yanında, sürekli bir ilerlemeyi dile getirmektedir. Gelişim, ileriye dönük olup, değişiklikler arasında belirgin bir ilişkiyi de kapsar. Kısaca gelişim, yalnızca sayısal ölçümlerle açıklanamayan, birçok yapı ve işlevi bütünleştiren karmaşık bir olgudur. Gelişimin her evresi, kendinden bir sonraki evreyi doğrudan etkiler.
Yapılan gözlem ve çalışmalar, belli gelişim dönemlerinde, çocuklarda ortak olan eğilim ve davranış kalıplarının bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu ortak yanların bilinmesinin, çocuk eğitiminde izlenecek yöntemi belirleme açısından yararı büyüktür. Gelişim süreci içinde, tüm çocuklar, aynı gelişim yolunu izlerler. Çocuk, konuşmadan önce yürür; yürümeden önce emekler. Ancak, çocukların gelişim hızlarıyla, bu davranışları başarmak için geçirdikleri sürenin bireyden bireye değiştiği görülür. Bazı çocuklar, diğerlerine oranla daha hızlı gelişir. Bu avantaj, genellikle kalıcı ve süreklidir. Örneğin, gelişiminin ilk yıllarında uzun boylu olan çocuklar, bunu izleyen yıllarda da bu özelliklerini korumayı sürdürürler.
Gelişim kavramını, gelişim evrelerini ve öğrencilerin gelişim özelliklerini daha iyi anlayabilme açısından, gelişim ile ilgili beş temel özelliği şöyle sıralayabiliriz:
1. Gelişim, dinamik bir olgudur.
2. Gelişim, genetik bireyselliğin bir sonucudur.
3. Gelişim, giderek artan bir özelleşme sürecidir.
4. Gelişimde denge vardır.
5. Gelişim, art arda görülen, düzenli bir süreçtir.
Gelişim evreleri
I. Doğum öncesi dönem (Prenatal dönem) : Kendi içinde üç evreye ayrılır.
1.Ovum evresi: Döllenme anından, ikinci haftanın osnuna değin sürer.
2. Embriyo evresi: 3. haftadan, 8. haftanın sonuna değin sürer.
3. Fetüs evresi: 3. aydan, doğuma değin sürer.
Doğum öncesi evrede, özellikle kalıtsal etkenlerin rolü büyüktür.
II. Doğum sonrası dönem (Postnatal dönem): Kendi içinde beş evreye ayrılır.
1. Yeni doğan bebek (neonate): 0-4 hafta arası.
2. Bebeklik evresi: 4. hafta – 2. yıl arası.
3. İlk çocukluk evresi: 2. – 6. yıl arası.
4. Son çocukluk evresi: Kızlarda; 6.ve 11. yıl arası, erkeklerde; 6. ve 13. yıl arası.
5. Ergenlik evresi: Kızlarda; 11-20 yaş, erkekyerde; 13-20-21-22 yaş arası.
Öğrencilerin gelişim özelliklerini, bedensel gelişim, bilişsel gelişim, motor gelişimi, dil gelişimi, duygusal gelişim ve toplumsal gelişim boyutlarında inceleyeceğiz.
2-6 yaş: Okul Öncesi Dönem Gelişim Özellikleri
1. Bedensel gelişim: İlk iki yılda, hızlı bir artış gösteren boy uzaması giderek daha yavaş, fakat sürekli bir artış gösterir. Süt dişleri, 4 yaşlarına doğru tamamlanır. Normal olarak da 6 yaşına doğru dişlerin değişmesi başlar.
2. Bilişsel gelişim: Bu yaşlara, işlem öncesi dönem adı da verilir. Çocuk, dil ve simgesel düşünce yeteneğine sahiptir. Yetişkin ve yaşıtları ile serbestçe etkileşimde bulunabilirler. Ancak, bu etkileşim, benmerkezlidir (egosantrik-kendine yönelik). Zihinsel olarak kendi üzerlerinde yoğunlaşmışlardır; başkalarının görüş açılarını kavrayamazlar. Düşünce, mantık öncesi, yani, ilkeldir. Çocuklar, nesnelerin görünüşünün etkisi altındadır. Henüz korunum, yani değişmezlik için gerekli zihinsel kavrama sürecinden yoksundurlar. Korunum ilkesini kazanmış birey, herhangi bir nesnenin şeklinin değişmesi altında kalmaksızın, onun aynı kaldığını anlayabilir. 2-7 yaş çocukları, genellikle, şekil değişmesine bağlı olarak maddenin ve ağırlığının değiştiğini kabul ederler. Bu yaşlarda çocuk, nesneleri, başka şeylerin simgesi olarak kullanır. Örneğin, bir değneğe binip at diye
Dilin gelişimiyle birlikte, düşüncede yaygınlık ve hız görülür. Bu yetenek, çocuğun dili kullanmasını, yorum yapabilmesini, resim çizebilmesini, oyunlarında simgesel olarak ve inşa oyunlarına doğru yaygınlaşabilmeyi, daha sonra okuyabilmesini ve yazabilmesini olanaklı kılar. Düşüncede gözlenen gelişim sonucu, çocuklarda trunsduction dolaşır.
3. Motor gelişim: 3-4 yaş arasında çocuk, parmak ucunda yürümeyi başardığı gibi, normal yürümede adımları uygun ve 2 yaşa oranla daha uzundur. Geri geri yürümeyi de kolaylıkla becerir. Ani düşüş ve duruşlar yapabilir. Üç tekerlekli bisiklet kullanabilir.
4-5 yaşlarında ise, çok enerjiktir. Tırmanma, sıçrama, atlama, hızlı bisiklet sünme, takla atma gibi tüm bedensel etkinlikleri sever. Merdivenleri, tek başına, yardımsız ve ayak değiştirerek inebilir, çıkabilir. Ayaklarını birleştirerek zıplama, ip atlama, içi suyla dolu bir kabı taşıma ve top atıp tutmayı öğrenebilir. Öğretilirse bu yaşta, basit müzik aletlerini de kullanabilir.
5-6 yaş arasında çocuk, daha çok duvar ya da tahta üzerinde yürümek, iki tekerlekli bisiklete binmek gibi, denge etkinlikleriyle ilgilidir. Müzikteki ritm, onu ilgilendirir.
4. Dil Gelişimi: Çocuk, telâffuzu daha çok taklitle öğrenir. Ama bunda, kişisel farklılıklar da rol oynar. Çocuklar için en erken telâffuz edilebilen sessiz harfler; t, p, b, m, n’dir. Kolay sesli harfler ise; I, a, e, u’dur. Telâffuzu zor sessiz harflerin başında; z, v, d, s, g sayılabilir. Çocuklar tarafından ilk kullanılan sözcükler, isimlerdir. Bunlar, çoğunlukla ilkönce tek heceli olur, sonra iki, üç heceye çıkar. İsimlerden sonrasıra, fiillere gelir. En son kullanılan sıfatlar ise; iyi, kötü, güzel, yaramaz, sıcak ve soğuktur. Çocuğun en zor kavrayabildiği, “ben, benim, beni” zamirlerinin yerinde kullanılmasıdır.
Çocuk, sözcük dağarcığını yalnızca yeni sözcükler öğrenmekle değil, eski sözcüklerin anlamlarını öğrenmekle de genişletiri. Örneğin, portakal sözcüğü, yalnızca meyve olarak
bilinmekteyken, sonradan renk olarak da kullanılabilir. 2 yaşındaki bir çocuğun normal sözcük dağarcığı, 272 sözcüklüktür. Ortaokula giden bir öğrencinin sözcük dağarcığı, 8.000 dolayındadır. Sözcük dağarcığının genişliği; çocuğun toplumsal ve duygusal gelişmesi, okul başarısı ve yaşamı öğrenmesi açısından önemlidir.
Çocukta tümce kurma, genellikle 4 yaşında tamamlanır. 2 yaşına değin 2 ya da 3 sözcüklü tümceler, bu yaştan sonra, 6-8 sözcüklük tümceler durumuna gelir.
5. Duygusal gelişim: 3 yaşından sonra heyecanlar, giderek kontrol altına alınır. Ancak çocuğun içinde bulunduğu yorgunluk, açlık, susuzluk gibi koşullar, heyecanı etkileyen etkenlerdendir.
Korku: 2-5 yaşları arasında, çocukların korkularında farklılaşma ve artmalar görülür. Bu dönemde en sık rastlanan korkular arasında; hırsız, hayalî yaratıklar, köpek, karanlık, motor gürültüsü, şimşek, ani ses ve yalnız kalma sayılabilir. 6-12 yaşları arasında ise bu karakteristik korkuların giderek azaldığı, bunların yerlerini bedensel yaralanma, okula ilişkin olaylar ve toplumsal ilişkileri içeren korku türlerinin aldığı görülür. Araştırmalar, kızlarda, erkek çocuklara oranla daha çok korkuya rastlandığını kanıtlamıştır.
Çocuğun başından geçen olumsuz bir olay ya da deneyim, onda bazı korkuların oluşmasına yol açabilir. Örneğin, hastaneye ilişkin hoş olmayan bir deneyim geçiren çocuk, hemşire ve doktorlardan korkabilir. 2-3 yaşlarında, çocukların, çoğunlukla korkulu rüya görerek uyandıkları görülür.
Tehdit ederek çocuğu yönlendirmeye çalışmak da korkuya neden olan bir başka etkendir. “Baban geldiği zaman yaptıklarını anlatacağım.” Ya da “Gene aynı şeyi yaparsan, seni doktora götürüp iğne yaptıracağım.” Biçimindeki ilkel tehditler, yıllar boyu sürebilecek birtakım korkuların yerleşmesine neden olabilir. İleri düzeyde yerleşmiş korkular, başarılı bir eğitim yöntemi, çocuğa verilecek sevgi, güven ve kendine güvenme duygusuyla giderilebilir. Korkan çocuk, korkuları nedeniyle eleştirilmemeli, alay konusu yapılmamalıdır. Çocuğu korku duyduğu nesne ile karşı karşıya getirmeye çalışmak da yanlıştır. Karanlıktan korkan bir çocuğa, “Korkacak bir şey yok.” Demek yerine, uzanabileceği yükseklikte, açıp kapayabileceği düşük vatlı bir lamba koymak yararlı olur. Yine annenin karanlıkta çocukla çeşitli oyunlar düzenlemesi de yararlı bir yöntemdir. Köpekten korkan bir çocuk, zorla, köpekle karşılaştırılmaya çalışılmamalıdır. Bunun yerine köpekle oynayan yaşıtları gösterilmeli, çocuk yeterince büyüdükten sonra eve beslemek üzere köpek alarak, hayvanla yakınlık kurmasına ve güven duygusunu pekiştirmesine fırsat vermelidir.
Kıskançlık: Bu heyecan, kızgınlık sonucu oluşan, insanlara yönelik bir içerleme tutumu olarak tanımlanabilir.
Kıskançlıkta, bir takım duygu ve dürtüler rol oynar. Kıskançlık, beklenen ilgi, sevgi, şefkat eksikliğine karşı verilen dğal bir yanıttır. Bireyin sakladığı kızma duygusu, gücenme olarak da tanımlanabilir.İlk çocuklukta kıskançlık, ana-babayı ya da ona bakan bireyleri içerir. Genellikle 2-5 yaşları arasında, eve yeni bir kardeşin gelmesinden kaynaklanan çok genel bir duygusal deneyimdir, kıskançlık. Bu durumda çocuk, saldırgan bir biçimde davranır. Kardeşine vurma, ısırma, sık rastlanan davranışlardandır. Kıskançlık nedeniyle çocukta altını ıslatma, tırnak yeme, parmak emme gibi gerileme belirtileri görülebilir.
Her zaman kıskançlığı gidermese de, büyük çocuk, yeni bebeğin gelişine hazırlanmalı, doğum sonrası, kontrollu bir biçimde beslenme, temizlik giyim gibi bebeğin bazı işlemleri yapılırken, onun da katılımı sağlanmalıdır.
Öfke: Engelleyici nesne ve durumlar, bireyde öfke yaratır. Öfke tepkileri, ilk çocukluk döneminde kısa sürer. Yapılan incelemelere göre, ilk sekiz yıl içinde, bu tepkilerin süresi 5 dakikayı geçmez ve çocuğun öfkeden hemen sonra neşeli bir havaya girdiği görülür.
Endişe (Anksiyete-Kaygı): Sorunun ne olduğu bilinmeksizin duyulan belirsiz korkulara denir. Çocukta saldırganlık, cinsel ya da bağımsızlık dürtülerini yeterince ifade edememenin sıkıntısıyla endişe yaşanabilir. Yeni doğan bir kardeş de, bu endişe durumuna neden olabilir.
6. Toplumsal gelişim: 2 yaşın başlamasıyla birlikte oçcuklar, kendilerinden benmerkezci, bağımlı bir kişi yerine, bağımsız bir varlık olmaları beklendiğini öğrenirler. Yine, birtakım davranış türlerinin belirli ortamlarda uygulanması gereğini öğrenmeye başlarlar. Anne-babanın da etkisiyle geliştirilen bu davranış türlerinin tümü, “toplumsallaşma olgusu”nun ilk aşamalarını oluşturur.
2-6 yaş arasındaki ilk çocukluk evresinde çocuk, toplumsal ilişkinin nasıl kurulduğunu, ev dışındaki insanlarla, özellikle kendi yaşıtlarıyla nasıl birlikte olunacağını öğrenmeye başlar; uyum ve işbirliği gelişir. Çocuğun diğer kimselerle olan çok sayıdaki ilişkisi, onun toplumsal gelişimini artırır. Bu nedenle, okul öncesi eğitime devam etmenin toplumsal uyum açısından çocuğa getireceği yarar, tartışılmazdır.
İlk çocukluk evresinde, 2,5 yaş, gelişimin zorlu dönemlerinden birini oluşturur. “Serkeşlik evresi” olarak da nitelendirilebilen bu dönemde çocuk, dengesiz, olumsuz, kararsız ve isyankârdır. Büyüklerin sözlerini dinlemez, hatta tersini yapar; eylemleri kısıtlandığında öfkelenir, çevresinden yardım istemez ve kendi başına başarmayı amaçlar. Olumsuzluk adı verilen inatçılık ve karşı çıkma, anneleri çok endişelendirir ve çocuklarını yeniden kendi kontrolleri altına almaya çalışırlar.
3 yaşına girdiğinde, çocuğun giderek daha olumlu ve dengeli bir birey durumuna dönüştüğü görülür. Bu evrede rastlanan ani öfke belirtileri, çoğunlukla eşyaya yönelmiştir. Örneğin, yetişkinin, “Niçin koşuyorsun?” sorusuna çocuk, olayı rasyonalize ederek (aklîleştirerek); “Çünkü merdiven, koş, koş, diyor.” Yanıtını verebilir.
2 yaşına değin çocuklar, yalnız oynarlar. Diğerleriyle olan ilişki, taklit, birbirlerini seyretme ve birbirlerinin oyuncağını alma biçimindedir. 3-4 yaşlarında grup halinde oynamaya, oynarken birbirleriyle konuşmaya ve grup içinden oynamak istediklerini seçmeye başlarlar. En çok rastlanan ortak davranışlar, birbirlerini seyretme ve konuşmadır.
2 yaş dolaylarında başlayan sorgu çağı, 4 yaşında en yüksek düzeye ulaşır. Bu evrede çocuk, “Nasıl?” ve “Niçin?” sorularını ısrarla sorar. Anne ve baba, çocuğun sorularını duyarlılıkla ele alıp yanıtlamalıdırlar. Özgün soruların başında ise, “Ben nereden geldim?” sorusu yer alır.
İlk çocukluk evresinin düğüm noktasını, aile ve çocuk için altın yaş olarak nitelendirilen 5 yaş oluşturur. Daha bilgili ve olgun bir birey görünümünde olan 5 yaş çocuğu, çevresine karşı dostça bir davranış içindedir. En belirgin özellikleri arasında, yeterli ve dengeli oluşu gelmektedir. Yeteneklerinden en iyi biçimde yararlanmak ister. 5 yaş çocuğu, yaşadığı kültür çevresine uyum göstermeyi, başarılı bir kontrolle gerçekleştirir. Kısacası, yüksek derecede toplumsallaşmış bir birey görünümündedir.
6-11 yaş: Son Çocuklukta Gelişim Özellikleri
Son çocukluk döneminin başlarında, dengesiz ve olumsuz bir gelişim dikkatimizi çeker. Özellikle 6 yaşına rastlayan bu gelişim özellikleri, 7 yaşından itibaren yerini giderek düzenli ve dengeli bir döneme bırakır. Son çocukluk döneminde çocuk, motor ve dil gelişimi açısından büyük aşamalar kaydetmiş ve dengenin gelişmesi sonucu, hızlı yürüyebilen, futbol oynayabilen, ok atabilen, göz-el koordinasyonunun gelişmesi sonucu da iki elini bağımsız olarak kullanabilen bir birey durumuna gelmiştir.
Bilişsel gelişim: 7-11 yaş arası somut işlemler dönemi
Bu yaşlar arasındaki çocuklarda mantıksal düşünme, sayı, saman, mekan, boyut, hacım, uzaklık kavramları yerleşmeye başlar. Korunum ilkesini anlayabilirler. 6 yaşına gelen çocuklar, uzaklığın hangi yönden ölçülürse ölçülsün değişmeyeceğini anlarlar. 8 yaşlarında ise, iki kardeşse, her birinin ötekinin kardeşi olduğunu anlarlar. Gruplama yeteneği vardır. Birbirini izleyen çiftleri bulup sıralama yaparak bir dizi oluşturabilirler. Örneğin, beden eğitimi derslerinde çocuklar, boylarına göre sıraya girebilirler. Adlarını alfabetik sıraya koyabilirler. Aritmetikte uzaklık, ağırlık, alan ve hacım karşılaştırmaları yapabilirler.
Bu dönemde mantıksal düşünmenin başlaması, duygusal yaşamda dikkate değer bir dengenin oluşumuna yardımcı olur. Son çocuklukta, artık düşünülen ve merak edilen çeşitli beceriler öğrenilir. Örneğin, sözcükleri dilediği biçimde kullanabilmesi, yazmayı öğrenmesi, resimli macera kitaplarını okuyabilmesi, sayıları toplayabilmesi, çocuğa haz veren beceriler arasında sayılabilir. Bu dönem, ilk çocukluk dönemiyle, zihinsel ve dilsel gelişim açısından büyük farklılıklar gösterir. Örneğin, 5 yaşındaki bir çocuk için top, oynanan bir şeydir; onu kullanım anlamında düşünür. 8 yaşa doğru çocuk, topu, biçimi, boyu, maddesi ve rengiyle tanımlar. Yine bu yaşta çocuğun dili hızla gelişmektedir. Sözcük dağarcığı 3.000 sözcüğe ulaşır. Bu sözcüklerin çoğu sıfat ve edattır. Çünkü çocuk, yalnızca olayların ve nesnelerin adlarını öğrenmekle yetinmez; özelliklerini, farklarını ve benzerliklerini de öğrenmek ister. 6 yaşında bir çocuk, bize, odunla cam arasındaki farklılığı söyleyebilir. 8 yaşındaki bir çocuk ise, buna ek olarak, benzerliği bulabilir. Onun yargıları, çok daha somuttur.
Son çocukluk döneminin sonlarına doğru, çocukta, problemleri kendi kişisel girişimleriyle çözme yeteneğinin yüksek düzeyde geliştiği görülür.